Türk dilini incelerken insan zekasının
dilde yarattığı mucizeyi görürsünüz..-M. MÜLLER-
Kâşgarlı Mahmud ve
Dîvânu Lugâti't-Türk
Ayşegül Dinçbaş
Türk Dünyası'nın büyüklerinden Kâşgarlı Mahmud'un 1008 yılında doğduğu kabul görmektedir. Doğum yeri hakkında kesin bir kanı yoktur..
Düşünmeli, iyi anlamalı..
Her ülkede doğduğu bir şehir olduğu söylenir. Bu haliyle Yunus Emre'yi anımsatır. Kaşgarlı'nın eserlerinin gün yüzüne çıkma serüveni gibi yaşamı da sıra dışı ve heyecan vericidir. Zaten sıradışılık olmasa idi bugün onu Kaşgarlı olarak değil, Karahanlı Hakanı Buğrahan Muhammet Yağan Tekin'in torunu olarak anacaktık.
Türk tarihinde sıklıkla gördüğümüz saray içi erk kavgaları ve yetkinin aile içi paylaşım sürecindeki güç gösterileri nedeniyle Kaşgarlı canını kurtarabilmek için sık sık ortam değiştirmek zorunda kalmıştır.
Resmi Büyütmek İçin Üzerine Tıklayınız
Gençlik yıllarında başlayan zorunlu yer değiştirmeler sırasında kendini bilime vererek Türk dünyasını obalarına, oymaklarına kadar gezip, incelemeye başlamıştır.
Bu inceleme gezileri sayesinde otuz'dan fazla Türk lehçe ve ağızlarını derinlemesine öğrenmiştir.
Niçin öğrendiğini kendi ağzından dinleyelim;"Ben Türk'lerin, Türkmen'lerin, Oğuz'ların, Çiğil'lerin, Yağma'ların, Kırgız'ların kentlerini uzun yıllar baştan başa dolaştım, sözlerini topladım, değişik sözlerin özelliklerini öğrendim. Ben bu işleri dil bilmediğim için değil aksine bu dillerin en küçük farklarını kaydetmek için yaptım."
Türk dünyasının gözbebeği bu olağanüstü eseri, bir büyük kültür aşığı, kitap sevdalısı Ali Emiri Efendi'ye borçluyuz, zira eseri ne olduğu bilinmeden sahaflarda satılırken farkedip alan, eseri tanıyan o'dur. Ali Emiri Efendi olmasa idi, eser belki bir gün yine bulunurdu ama Türkiye'de mi olurdu, yoksa yad ellerde mi bilinmez. Sahafın ve eseri satan kişinin ellerindeki yazma hakkında en ufak bir bilgilerinin olmayışı, Ali Emiri Efendi'nin 33 Osmanlı lirasına satın almasına yaramıştı.
Osmanlı bilim adamlarının asırlardır peşinde koştuğu bu büyük yapıta sahip olduğu için duyduğu aşırı sevinç yemekten içmekten kesilmesine neden olmuştu.. Kitabı herkesten, yakın uzak tüm çevresinden kıskanıyordu. Öyle ki Ziya Gökalp ve Fuat Köprülü yapıtın bulunduğunu duyduklarında görmek istemişler fakat kibarca ret edilmişlerdi.l