Bu yazı 23.10.2013 21:36:36 tarihinde eklenmiş ve 535 kez görüntülenmiş.
BALIN TADI KAÇARSA
Değerli kardeşlerim bal eskiden şifa diye bilinirdi. Şimdi öyle mi acaba?
Çocukluğumda bizim en az iki yüzü geçkin kara kovan arımız vardı. Arılara bizim evin yanında bir yer yapmıştı babam, biz oraya arılık diyorduk, arılar orada olduğu için…
Kayısı, kiraz, dut, kavak, ceviz, gibi ağaçlar vardı bahçede bir de bahçede yediveren gül ağaçları vardı.
Arı oğul verdiği zaman o ağaçların dalına konardı. Biz de onları yeni bir peteğe alırdık ve yeni bir kovan arımız olurdu. Yeni arılar oğul olduğu için de yaptığı bala ‘'oğul balı'' derler bizde.
Arılığın kapısı güneşten tarafa olurdu. Güz gelince balı kovanlardan çıkarılırdı, arılar vurmasın diye. Cibinlik denen bir giysi giyerlerdi. Biraz duman üfleterek arıları kaçırırlardı, kovandan balı almak için.
Yeterince balı alırlardı ve kışın yiyeceği kadar arıya bırakırlardı balı. Fare, güve girmesin diye de kışın arının azgını kapatırlardı.
Tamamen doğal hiçbir yere götürmeden hiçbir suni madde (şeker) vermeden arılar kırdaki çiçekten ne yapar ne toplarsa onunla yaptığı bal az veya çok…
Balı leğenlere alırlardı bizde, ‘'teşt'' denirdi. Hepsi bakırdan, kalaylı, bembeyaz, kocaman leğenlerdi. Ana arıların balları sarı, o kadar güzel bir rengİ olurdu ki tarifi ancak gerçek rengine özel bal rengi ama oğul yani yeni peteklerin balları, daha beyazımsı bir renkte olurdu yani genç arıların yaptığı bal.
Hemen hemen bal çıkarılırken bulunanlara da bir petek ikram edilirdi. Yani suni çıta, fazla kat, suni balmumu, çok bal yoktu bizde. Arı doğadan ne toplayıp yaptıysa oydu bal…
Arının bir de çiçekleri dölleme pozisyonu var. Çiçekten çiçeğe dolaşarak çiçeklerin aşılanmasını sağlar. Şimdi arı kovanın önünde şeker şerbetini bulduğu içindir ki bu görevini fazla yapamıyor ve tabiattaki denge değişiyor. Bazı bitkilerin nerdeyse nesli bitecek halde.
Hasta olan şahıslara doktorlar tavsiye ederdi bal yiyin diye. Şifa için bal bir sırlı hikmetten meydana geldiği gibi sıradan hastalıklarında bir numaralı ilacı idi.
Şimdi öylemi acaba bal hastalığı tedavimi ediyor yoksa hastalık mı üretiyor?
Şimdi arıları alıyorlar kamyonlara yüklüyorlar peşinde bir kamyon şeker ile!
Arıları şekerlerle besleyerek balı üç katına çıkarıyorlar. Bir arının normalde yapması gereken üç veya beş kilo bal yerine üç katı bal alıyorlar. Efendim, arı bu katı doldurdu ikinci katı attık ikiyi doldurdu üçüncü katı attık hepsi şişirme ve hileli yollar, yani şeker yiyor polen yerine!
Daha sonra bunlar bal fabrikası demeyim de çünkü fabrika bir üretim merkezdir. Bal atölyelerinde glikoz, tatlandırıcı ve dış maddelerle karıştırılıp bal diye süzülerek paketlenip halka sunuluyor. TV'ler da şöyle bal alana bu kadar indirim, üç kilo alana üç kilo da bizden kampanyaları ile insanların sağlığını düşünmeden ilaç, şifa olan bal hastalık üretiyor.
Çünkü eskiden Kafkas arı ırkı ya da Afrika bal arısı olarak saf ırklar vardı şu an var mı bilmiyorum!
Ve yerken ağzında bal değil de keskin bir acı, şeker tat bırakıyor.
Cogitationis Poenam Nemo Meret
KÜLTÜR SANAT
SİNEMA MÜZİK MODA
VASA VANA PLURİMUM SONANT
Sayfa no: 1 2 3
Antalya Film Festivali
“Ödüller sahiplerini buldu”
Türkiye'nin sinemadaki en uzun soluklu festivali 54'üncü Uluslararası Antalya Film Festivali'nde 'En Devamını Oku