BİR HUZUR BİR SEVGİ
|

|
İhlasi
|
Bu yazı 29.03.2014 10:26:30 tarihinde eklenmiş ve 538 kez görüntülenmiş.
BİR HUZUR BİR SEVGİ
Büyük kentlerimizden birinde yaşayan ailenin biricik oğludur Sinan ve yegane çocuğu... Annesi öğretmen, babası ise kamuda memurdur.
Hülya Hanım ile Oğuz Bey üniversite yıllarında tanıştılar ve birbirlerinden hoşlandılar. Bu hoşlanma tahsillerini tamamladıktan sonra ailelerine ilettiler.
Hülya’nın ailesi başka bir şehirde, Oğuz Bey ise İstanbul’da oturmaktadır. Gençler ailelerini tanıştırdılar, aileler görüştüler.
Konuşurken iki aile çocuklar istedikten sonra:’’Hayırlısı olsun, karar Hülya ile Oğuz’undur.’’ dediler.
Hüsamettin Bey, ’’Ben sizleri çok beğendim. Kızım Hülya da çok güzel maşallah!’’dedi.
Söze Oğuz’un annesi Zübeyde Hanım dâhil oldu, ‘’Nazar değmesin Hülya'ma!‘’diye, sever sarılır.
Bu arada Hülya’nın babası Abdullah Bey,’’ Hüsamettin Efendi İnşallah hayırlı olur.’’ der. Sonra sözünü devam ettirir, ‘’Bizler yemedik yedirdik, giymedik giydirdik; aç kaldık, susuz kaldık çocuklarımız okusun diye. Bizler ihtiyacımız olan yaşlılıkta bir su versinler diye büyüttük.’’ der.
Hüsamettin Efendi de,’’ Biz Oğuz’un bir dediğini hiç iki etmedik. Bilemem iyi mi ettik kötü mü ettik.’’ diye iki aile arsında sohbet devam eder gider ve Oğuz ile Hülya’nın sözünü keserler. Düğün zamanı gelir, dostlara davetiyeler verilir. Eee ne de olsa Hüsamettin Bey’in biricik oğlu, Oğuz’u, evleniyor.
Güzel bir düğün merasimi olur. Her şeylerini biricik oğlu Oğuz’a hediye olarak verirler ve herkes düğünden sonra evine döner.
Zaman su gibi akıp gider. Oğuz’un evinde çocukluğundan beri hep meraklı olduğu güzel bir köpeği vardır. Ona her türlü mamayı, şampuanı alır. İtinayla bakar hiçbir eksiğini bırakmaz. Veterinere götürür, sağlık kontrolünü, aşısını yaptırır.
Aradan yıllar geçtikçe Oğuz bir bayram babasına gider, diğer bayram tatile gidermiş. Ayda bir uğrarken ara sıra uğrar olmuş.
Son yıllarda da hiç uğramaz olmuş ana babasının yanına. Yıllar geçtikçe insan yaşlanır, Oğuz’unda anne babası yaşlanmış elbet ve oğullarının yaptıklarına çok üzülürlermiş. Zübeyde Hanım ve Hüsamettin Bey, ’’ Yaşlandık evden dışarı çıkamıyoruz. Keşke biraz bizi dolaştıran olsa!’’ diye söylenince Hüsamettin Bey, hanımına, ’’ Biz Oğuz’un bir dediğini iki etmedik ama onun köpeği bizden daha da kıymetli. Ona verdiği değeri bize verse en az yılda bir defa da hatırımızı sorar ya da bir bayramda tatil yerine yanımızda olur.’’ diye içlenir.
Bunun üzerine hanımı Zübeyde, ’’Hüsamettin Bey biz yaşlandık. Bugün bir sevgiye bir sorulmaya ihtiyacımız var. Bizim maddi olarak bir beklentimiz yok ki… Allah’a şükür maaşlarımız bize fazla geliyor, biz ondan çok şey istemiyoruz ki. Köpeğine verdiği değeri, sevgiyi, ona aldığı şampuanları, özel mamaları da istemiyoruz. Onu çıkarıp gezdirmesi oğlum Lesi diye başını okşayarak sevmesine bakınca insan üzülmeden edemiyor. Bir anne, bir babanın bir it kadar kıymeti yok mu?’’ diye, hayıflanmadan kendilerini alamıyorlar.
‘’Aradığımız bir sevgi, bir huzur.’’ diyerek iç çekerler ve ikisinin de gözleri dolar.
|
|
Lütfen üye girişi yapınız. |
|
|